18 Temmuz 2011 Pazartesi

"Son Defa" Benim Hala Umudum Var

Bir şekilde haberim oldu bir şarkıdan. Eskilerden bir dost duvarıma yazmış.
Nasılsın, nasıl gitti? Alıştın mı sende? Rahat mısın artık İstanbul'da? diye girince şarkı, soğuk bir ter boşaldı hızla, irkildim bir an, sanki onunla konuşur gibi oldum. Zira çok zaman oldu konuşmayalı, sesini bile unutmuş olabilirim.
Sonra biraz daha dinledim şarkıyı, bir mısra sonra "bulabildin mi sonunda hep anlattığın o meşhur huzuru?" diye sordu, düşündüm biraz ne cevap vereceğimi bilemedim, tam o sırada yetişti imdadıma, "iyiyim ben, hep aynı şeyler işte, yalan dolan gülümsemeler. İyiyim ben hem sen tanırsın beni, ne yapsam ne söylesem, o geç kalmışlık hissi. İnan pek yeni bir şey yok, biraz yaşlandım tabi, biraz tenhalaştım."
Şimdiye kadar yazdıklarımın hepsi şarkının birkaç kısmıydı. Ve korkuyorum yakın zamanda telefonda konuşacağım birisiyle bu konuşmayı yaşamaktan. Çünkü bunlar gerçekse, çünkü sadece bunlarsa söyleyeceklerim, ozaman durum gerçekten can sıkıcı. O zaman birisine benim de sormam gerekerir niye geldim İstanbul'a, madem bir şey değişmeyecekti niye çekiyoruz bu sıkıntıyı, niye oturdum en yakınımın hayatının ta orta yerine, niye onun da düzeninin bir bacağını çektim kopardım?
Bu senaryo olurda ben bunları soruyor olursam, kime soracağım da mechul galiba.
Yada tekrar düşündüm de belli aslında:
ya sadece kendime soracağım ve bu sefer tamamen kendi kabuğuma kapanacağım
ya şu an yanımda duran adama soracağım ve bu sefer tamamen kendi kabuğuma kapanacağım.

Bunlar olmasın diye de başka şarkıya geçiyorum, tamda olması gereken şarkıya,

BENİM HALA UMUDUM VAR İSYAN ETSEM DE İSTEDİĞİM KADAR

4 Temmuz 2011 Pazartesi

İskele Babası

Bazen çok sevdiğin insanlar olur hayatında, bazısıyla çok küçükten aynı yolda bulursun kendini. Zaman gelir şişedekini paylaşırsın, zaman gelir cebindekini paylaşırsın, zaman gelir sadece aklındakini paylaşırsın, paylaşacak birşeyler bulursun işte, sırf onunla paylaşmak gerçekten güzel geldiği için. Sonra bir yanlışlık olur, bir hata olur, yollar sapar, yolda görüp kafayı çevirir iki tarafta. Ulan dersin neler paylaştık ama vakit kaybıymış, üstüne bir sünger çekersin. Köprüden önceki son çıkışta kurtarmışım pacayı diye düşünürsün hatta.
Yada aşktır senin için bir başkası. Düşünürsün, geceler boyu. Hep onu anlatırsın, canın hep ondan konuşmak ister. Zamanla işleri yoluna da sokarsın, ne güzeldir hayat o noktada, beraber, ten tene olmasa da beraber, aklında beraber, kalbinde beraber, en kötü telefonun ucunda. Sonra yine bir yerde devran döner. Bok edersin bir şeyleri, yada o bok eder. Fark etmez kimin halt ettiği bok olmuş bir kere üstün başın. Sonra üzülürsün, bittim dersin bittim, yok benim derdimden büyüğü. Tabi giderek azalır, azalır, azal, az kalır sonunda o dert. Ve bitti gitti işte ona da bir sünger çekersin.
Ama sünger çekemeyeceği bir elveda vardır, erkek çocuğuna. Belli bir yaşa kadar idolündür. Onun gibi kocaman olmak istersin, onun kadar heybetli. Arabayı onun kadar iyi kullanmak istersin mesela, yada ne bileyim garsondan hesabı onun gibi istemeyi düşünürsün. Belki ilk söylediğin kelimedir ikinizin ömrünün kesiştiği bölümde ona hitap edeceğin 4 harf. Zihnin kapalıdır sanki yada zihnini kaplamıştır. Sonra kafa kağıdındaki tarih hanesinden uzaklaştıkça zaman, senin kafanda açılmaya başlar. Bu sefer de örnek alacak bir şeyler bulursun tabi ama kötü örnektir onlar, onun gibi olamam, olmamalıyım demeye başlarsın bu sefer de. Ve bir elveda kopar zihninde boşalan yerde, boşluktan mıdır bilmem çok yankılanır o, bir tek sen duyarsın, bir kaç kişi de hisseder belki. Ama bir kere elveda dedinmi kafanda, ne sünger çekebilirsin, ne de kendi kara tahtana kendi tebeşirinle yazdığın elvedayı silebilirsin.
Sonra ne mi olur? Sonra iskele babası gibi beklersin deniz kenarında, yanaşan gemilerin birinden insin ağır ağır, çocukluğundaki heybetiyle diye.
Ama fazla bekleme sadece hayal kırıklığını arttırırsın.