29 Mart 2009 Pazar

Güzel Günler Göreceğiz, Güneşli Günler


Şu an itibariyle 7. biramı bitirdim. Gerçi seçim nedeniyle alkol yasağı vardı ama ben hem içtim hem de canım Türkiyemin yaptığı seçimleri gıptayla izledim, izlemekteyim. İdeolojik olarak çatıştığım, benim ve benim gibi düşünenlerin dinine, kıyafetine, fikrine, zikrine, yediğine, içtiğine karışmaya çalışan zihniyete ,kan kaybına rağmen, gerekli tokat yine atılmadı. Ben oy kullanamadım, çok pişmanım ancak pişmanlığım oy kullanamamış olmaktan değil, kaydımı Ankara' ya aldırıp, burada kullanmamış olmaktan. 1 oy da olsa katkıda bulunmak isterdim Ankara'ya, her ne kadar devrilmemiş olsada Melih efendi, kendimce bir hançerde ben sokmuş olmak isterdim. Melih efendi seni istemiyenler 1 kişi daha arttı demek isterdim.
Geçen haftalarda "Türkiyeden sıkıldığım zaman İzmir'e giderim" demişti Yılmaz Özdil, evet Türkiyeden farklı duruşuyla İzmir yine kimseyi şaşırtmadı, Büyükşehir Belediyesi ve 30 ilçeden sadece 1 ampul yandı İzmirde. Gerçekten gururluyum, bu tepkili, babalarımızdan, amcalarımızda duyduğumuz hikayelerdeki gibi yeri geldiğinde anarşist olabilen insanlarla aynı duruşa sahip olduğum için, her gerektiğinde en sertinden bir yumruk vurmayı bildikleri için. İzmirdeki sevdiklerim "güzel günler yaşıyor , güneşli günler". Umut ediyorum o günlere kavuşmayı. Sadece uzaktan bakabiliyorum şu anda, gözlerim kamaşarak, ağzım sulanarak bakıyorum bu insanlara, ve yaşamak zorunda olduğum şehirdekilerden utanarak...

27 Mart 2009 Cuma

Gerçek Karşıyakalılar

Zaman zaman dost ortamlarinda dile getirdiğimiz bir şeydir Karşıyakamızın sokaklarındaki değişimin can sıkıcı olması.Artık çok fazla gidemiyorum sevdiğim, kutsal topraklara, ama son birkaç senedir içim cız ederek dolaşıyorum sokaklarında.Biz buralardan giderken bu gençlere mi bırakıp gittik diye soruyorum kendi kendime? Onların o serseri, ipsiz-sapsız halleri iç buruklayıcı geliyor bana. Evet bizde aynı sokaklardaki yıllarımızı çok verimli geçirmedik belki ama bizim kopuk hallerimiz böyle değildi, bu tablo çok farklı geliyor uzaktan bakınca. Biz her zaman efendi olduk, saygılı olduk, yeri geldi biz komşu teyzenin pazar torbalarını taşımasına yardımcı olduk, yeri geldi mahallenin abileri, büyükleri bize sahip çıktı, hiç bir koşulda Karşıyakalı olmamızın verdiği o saygın duruştan uzaklaşmadık.
Bu gençlerden dolayı Karşıyakalı olarak taşıdığım kaygıyı, Karşıyaka Alt Yapısından tanıdığım Cenk Karslı'nın facebook'ta mesaj olarak attığı, Gerçek Karşıyakalılar başlıklı yazıda gördüm ve yazının bir kısmını paylaşmak istedim.

Grubumuzun en büyük özelliği ; buradaki hiç kimsenin sıradan insanlar olmaması. Buradaki herkes çevresinde kabul görmüş, fikirlerine saygı duyulan ve etrafındakileri etkisi altına alabilecek karizmada olan insanlar.Karşıyakalılığı çok iyi anlatmalıyız... Karşıyakalılık sadece futbol taraftarı olmak değildir , yada Karşıyaka sevgisi asla başarıyla doğru orantılı değildir. Karşıyaka Spor Kulübünde bir basketbol kültürü vardır, bir voleybol sevdası vardır, yelkende her zaman bir ayrıcalığımız olmuştur ve şu anda ismini anmadığım bircok branşta faaliyeti vardır.Bugün Türkiye'de bu konuda en başarılı kulübüz.
Karşıyaka semtinde ; medeniyet vardır, güleryüz vardır, komşuluk vardır, apartmanda birisi mutlaka bahçeye gül diker , mahallenin çocuğu yabancı ortamda korunur kollanır, yeni taşınana çay ikram edilir, aracınla parkyeri ararken balkondaki yaşlı teyze sana boş yeri işaret eder, çarşıda çarpıştığın adam haklı da olsa gülümseyerek özür diler...
Bugünkü gençlere, yarının Karşıyakalılarına bu kültürü aşılamak bizlerin görevidir ve bu işi bizden daha iyi kimse yapamaz.

24 Mart 2009 Salı

Sıkılıyorum

Sıkılıyorum
Her şeyden
Okuldan
İşten
Erkenden başlanan telaşlardan
Ankaradan
Her canım istediğinde denize bakamamaktan
Yıllardır içimde saklamaktan
Daha yıllarca konuşamıyacağımı bilmekten
Benden, bencilliğimden
Bilmekten ama cevap ver(e)memekten
Sahtelerden
Her İzmir yolunda dönüşü düşünmekten
Büyük denizi arzulamaktan
Ama ulaşamamaktan
Artılardan
Onları nötürlemekten
Yükselirken aşağı bakmamaktan
Kafa sallamaktan ama dinlememekten
Yara almaktan
Hala kabuk bağlamaktan
Kan kaybında yerinde saymaktan
Güneşten
Her gün geceyi yeniden öldürüşünden
Mekke yada Kudüsten

Biliyorum gitmem gerek
Yollar bitmez düşünerek...

14 Mart 2009 Cumartesi

an alone saturday...

Dışarda baharın ilk günlerine baş kaldıran bir kar yağışı ve onunla inatlaşan, bulutların arasından sıyrılıp evimin balkonundan girmeye çalışan sönük bir güneş var ve benim hiç mi hiç dışarı çıkasım yok.Bir kaç saat önce vedalaşıp Antalya otobüsüne bindirdiğim annemin de gidişiyle uzun zaman sonra evde tek başımayım. Özlediğim huzur veren bir sessizlik var evde. Sessizliği bozmaya çalışan tek şeyse çaydanlıkta kaynamakta olan suyun fokurtusu. Hava soğuk ama henüz kaloriferi yakmamamın yegane sebebi kendimi içten ısıtmak istemem ve bunun için de bulabildiğim, şimdilik kullandığım yöntem 4. ince belliyi deviriyo olmam. Ama ilerliyen saatlerde daha büyük bardaklarla içilen, sıcaklığından ziyede içeriğinden beni ısıtacağını daha önceki tecrübelerimle sabitlediğim birşeylere geçeceğime eminim. Ama büyük bardaklıklara geçmeden önce kendime ve bu ruh halime uygun bir playlist bulmam lazım, gerçi çok da zorlanacağımı düşünmüyorum...